17 Aralık 2007 Pazartesi

İLK ADIM


Günah Yazıları 02

Tarih ve yaşam öykümüz ilk bakışta önemsenmeyen ama insanların hayatında çok büyük değişiklikler yapan ilk adım örnekleriyle doludur. Fatura kuyruğunda beklerken normal olandan birkaç saniye fazla süren bakışın evliliğe dönüştüğü, anlık bir tereddüdün ardından cesaret edilen tanışmanın önemli bir iş vesilesi olduğu, sınavda son bir hamle ile son anda işaretlenen doğru cevabın ciddi bir meslek kazanımına dönüştüğü vs. çok ilk adım örnekleri duymuş, yaşamışızdır.

Her zaman bu basit ilk adımlar hayırlı sonuçlar vermez. Bazen de küçük bir adım büyük şerlerin, musibetlerin celbine vesile olur. Tahrip ve şer kolay olduğu için belki ilk adımın şerle sonuçlanan örnekleri daha çoktur. Şer ve zarar deyince ilk akla gelmesi gereken ahirette daimi nusibet/ hastalık olan, insanı imanınını kaybetmesine kadar götürebilen bir yolculuğun ilk adımı olan günahlar olmalıdır.

Bu tehlikeye Bediüzzaman 17. lemada “hazer et ( sakın) , dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem'a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma” demekle dikkat çekiyor. Yine mesnevi-i Nuriyede tembellikle başlayan ilk adımın, insanı inkara kadar götüren yolculuğu anlatılıyor.

Her bir günahta küfür tohumu saklı ve bu günah devam ederse o tohum filizleniyor, ağaç oluyor ve sahibinin imanını, dolayısıyla kayıpların en büyüğü olan ebedi hayatını, cenneti kaybetmesine sebep olabiliyor. Peki, insanları başta önemini anlamadığı, kötü akibetini kestiremediği günah yolculuğuna ilk adımı attıran haller neler.

Risale-i nura bakıldığında insanları günaha, isyana, inkara götüren yolculuğun ilk adımında gaflet olduğu anlaşılıyor. Gaflet kısaca, ilgisizlik, lakaytlık, değerini bilmeme olarak tarif ediliyor. Bize emanet edilen her biri kâinat değerinde cihazları, değerini fark edip gerekli yerlerde kullanmayınca, önce değerinden/öneminden gaflet ediyoruz. Sonra da değerli olmadığını düşündüğümüz cihazları değersiz yerlerde kullanıyoruz.

Örneğin dünyanın en zengin ülkelerinin bir araya gelip, bizim ülkemiz gibi ortalama gelir seviyesine ait ülkelerin milli gelirinin üzerinde bir masraf yaparak, güvercin büyüklüğünde, uzaktan kumanda ile idare edilen, radara yakalanmadan düşman ülkesi üzerinde her yere girip resimler, videolar gönderen, ölçümler yapan bir uçak yaptığını farz edelim. Bu uçağın değerini bilen onu korumakla görevli bekçi onu evine götürüp çocuğuyla oyuncak olarak oynar mı?

İnsanların günaha girmesinin öncesinde verilen cihazları boş yere kullanma ( kullanması gereken yerde kullanmama ), onun da öncesinde cihazların değerini bilmeme (gaflet) yatıyor. Oysa insan kendisine verilen her bir cihazın değeri üzerine biraz düşünse, o cihazların gıdalanması, çalışması için gerekli şartların hazırlanmasında kainatın hizmetini düşünse, zerrelere, atomlara, elementlere, bakterilere, bitkilere, hayvanlara, yağmurlara, rüzgara, buluta, yıldızlara ve onların hizmetlerine baksa o cihazları, mesela gözü haramda kullanabilir mi?

Kendinse takılan, emanet edilen cihazların önemini fark eden insan, o cihazların önemli vazifelerinin olduğunu fark eder. Önemli vazifelerinin olduğunu fark eden, önemli ve tüm kainatı ilgilendiren neticeleri olduğunu fark eder. Gerek vazifenin, gerekse neticelerinin önemini fark eden, ciddiyetle ve devamla vazifesini (mesela namazı) ifa eder.

Vazifesinin öneminin farkında olan ve ciddiyetle ifa eden insanın günah işlemek aklına gelmez ve günah işlemeye vakti olmaz. Çünkü zamanını en değerli ve lüzumlu işlerle doldurmuştur. Vazifesini yaptıkça kendisinin ve kainatın ve görevinin değeri anlaşılır, anlaşıldıkça daha bir ihtimam ile vazife ifa edilir. Hakiki saadeti ve değeri keşfedenin, aldatıcı, suri, geçici günahlara ( ebedi kayıpların ilk adımına ) ayıracak vakti kalmaz.

Sonu ahirette tüm sevdiklerimizden ebediyen mahrum kalmak, dünyada onun azabıyla yaşamak olan inkara götüren yolculuğun ilk adımı olan günahlardan korunmak için ilk yapılması gereken, en kolay ve etkili yol; bize emenet edilenlerin ( akıl, el, göz, dünya, kainat, kur’an vs) değeri üzerine düşünmek, emanetlerin kıymetini bilip hayırlı işlerde gönüllü olarak tatlı tatlı terlemek olmalı. Aksi takdirde çok terleyeceğiz ama sonu olmayacak, tadı olmayacak.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu blogdaki yazılar git gide müstakbel bir kitaptan haber verir oldu. hayırlı hizmetlere vesile olması temennisi ile.. Ş. Gür