12 Aralık 2007 Çarşamba

HAYRA KOŞMAK VEYA DİRENMEK

Bediüzzaman bilhassa imani meselelerde, Allah’ı tanıma yolculuğunda hakikatlere bir yönden bakmanın çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini söyler. Hakikatlere diğer unsurlarında beraberce düşünüldüğü, külli bir bakışla yaklaşmak gerektiğini söyler. 24. sözde geçen şu cümleler bu hakikatı vurguluyor. “her bir ismin cilvesinden sâir esmâya intikal etmezse, zarar eder. Meselâ, Kadîr ve Halık isminin eserini görse, Alîm ismini görmezse, gaflet ve tabiat dalaletine düşebilir.”

Bu cümleler olaya bir açıdan bakmanın ne gibi tehlikeler doğurabileceği konusunda çok düşündürücüdür. Diğer esmaları dikkate almayan, salt bir esmaya yoğunlaşan tefekkürün insanı dalalet gibi vahim bir sonuca götürebileceği uyarısı, çok manidar.

Katıldığım bir sohbette benzer bir tehlikenin işaratül icaz adlı eserinde geçen Sa'd-ı Taftazani'niye ait olan imanın tanımlandığı cümlenin anlaşılmasında yaşanabileceği düşünüldü. Tanım şu: " İman, cenab-ı hakkın, istediği kulunun kalbine, cüz-ü ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur ". Bu tanımda iman ni’metinin kulun cüz’i ihtiyarını sarfından sonra ilka edileceği belirtiliyor. Bu doğru ama bu şu manaya gelmiyor, gelmemeli, kul cüz-ü ihtiyarını sarfetmeden önce Allah hiç karışmıyor/desteklemiyor değil.

Bediüzzaman 20. sözde Allah’ın ezeli kelamı olan Kur’an’ın insanların her ihtiyacını içerdiğini belirtiyor. Ve genel insanlık tarihinde kısa bir dönemi ilgilendiren, tüm insanlığın istifadesi için insanların hepsinin bilmesi gerekmeyen ve insana kısa dünya hayatında lazım olan uçak, tren, sondaj vs. günümüz nimetlerine bile işaretler olduğu ve beşeri onları keşfetmeye teşvik ettiğini belirtiyor.

İnsanların hepsini ilgilendirmeyen, nispeten cüz-i olan ihtiyaçlarını ilham eden, bulmaya teşvik eden Allah, elbette her insanın nihayetsiz muhtaç olduğu, şiddetle aradığı, her türlü endişeden emin kılan, her türlü ihtiyaçlarını ebediyen tatmin eden, en değerli ni’met olan iman ni'meti konusunda kulunu yardımsız, kendi haline bırakır mı? Elbette bırakmaz.

Kendini ve vücud ve vahdetini, yalnız masnularının şehadetlerine bırakmıyor.” 7. şua da geçen bu muhteşem ifadeden de anlaşılacağı üzere, kendini tanıtma görevini sadece masnuna bırakmayarak, Rabbimiz sayısız vesilelerle kendini tanıtıyor. Hikmeti gereği iradeyi önemli ve gerekli görmüş ve zorlamıyor ama zorlama dışında sayısız şekillerde insanı iman etmeye teşvik ediyor, kamçılıyor.

İnsanın iman etmesi ve iman edenin imanını koruması için sayısız ni’metlerle kendini tanıtıyor, sevdiriyor. Diğer mahluka birkaç çeşit gıda gönderirken, insanlara yemekler kaç çeşit, tatlılar kaç çeşit, salatalar kaç çeşit, meyveler kaç çeşit, içecekler kaç çeşit, her bir meyve türü kaç çeşit gönderiliyor. İnsanların en şereflileri olan nebileri gönderiyor. Bizzat kelamını gönderip onlarla konuşuyor. Meleklerini yardıma yolluyor, cenneti vaat ediyor. Kainatı emrimize musahhar ediyor ve daha sayamayacağımız sayısız nimetlerle bizi imana, ebedi saadete cezp ediyor, celbediyor. Bizi cennete çekiyor, koşturuyor.

Teşvik ve cezp yeterli olmayan nefsimizi ikna etmek, kalbi güçlendirmek için, korkular, endişeler, tehditler, hastalıklar, deprem, sel, kuraklık, sıcaklık gibi musibetler, ibret alınacak hadiseler yaratarak bizi cennete doğru kamçılıyor. Adeta bizi itiyor. Her bir beşere vicdan penceresinden her an marifetini kalbe tecelli ettiriyor ( Mesnevi-i Nuriye 215) .

Allah her bir kuluna her an kesintisiz bir şekilde kendini ve marifetini sayısız masnu u ile ve vicdan penceresinden bizzat tebliğ ediyor. Dolayısıyla Moskova da doğanın ne olacak hali sorusu anlamını yitiriyor.

Yine anlaşılıyor ki inkar edenler iman etmemekte direnenlerdir ve sayısız şahitlere gözlerini ısrarla yumanlardır. Sayılarının çok olması bu gerçeği değiştirmiyor. Sigaranın üzerinde açık açık zararları yazdığı halde içenler çok ve bu çokların içinde belki doktorlar en çok. Sayı çokluğu hiçbir zaman bizi aldatmasın.

“Andolsun biz ona (Firavun'a) bütün (bu) delillerimizi gösterdik; yine de yalanladı ve diretti.” Ta-ha 56 ayeti bu gerçeği ifade ediyor.

Allah, her an gösterdiği sayısız ibret tablolarından ders alarak şerden korunmayı, sayısız teşvik ve ni’metlerini fark ederek hayra koşmayı, selamete ermenin ancak O’nun lütfuyla olabileceğini fark edip, ikramlarına ve uyarılarına direnmeyip hayrı seçmeyi nasip eylesin.

Hiç yorum yok: