2 Ocak 2008 Çarşamba

ŞEFAAT NİMETİ

Lugat manası yardımcı olmak vesile olmak manasına gelen şefaat kavramı ifrat ve tefrit anlayışların fazlalaştığı günümüzden nasibini almış hakikatlerden birisi. Cahilliğin hakim olduğu bazı insanlarda sebeplere ve insanlara şirk kokan, vesilelikten fazla makam verilerek şefaat izninin sebeplerin tasarrufunda olduğu sanılır. Allah’a karşı olan vazifeler çok akla getirilmez. Amel olmasa da kişiyi sevmenin yeterli olacağı zannedilir. Hiristiyanların hz. İsa (as) sevgisinde bu durum kolaylıkla fark edilir.

Bu tefrit anlayış, her tefritte olduğu gibi ifrat anlayışı netice verir. Kur’anda şefaat izni açıkça geçtiği halde (ta-ha 109), ifrata kaçıp şefaat iznini inkar edenler çıkar. Oysa Kur’anda geçen ilgili ayetler incelendiğinde şefaat izninin ne kadar makul, hikmetli ve tevhid hakikatine uygun olduğu anlaşılır.

Bu dünya da her türlü iyiliği, ni’meti yaratmak kendisine mahsus olan Rabbimiz, bazı ni’metleri başkalarının vesilesiyle, yardımıyla(şefaatiyle) bizlere ihsan ediyor. Meyveyi ağaç vesilesiyle yiyoruz. Namaza arkadaşımız vesile olabiliyor. Bir işe girmemize tanıdık vesile olabiliyor. Hastalıktan şifa bulmamıza doktor vesile oluyor. Ve tüm bu vesilelikleri Allah takdir etmiş ve O’nun izniyle oluyor ve O yaratıyor.

Mevcut kainattaki Allah’ın tasarrufu ve bu tasarrufundaki güzellikler fark edilince ahiretteki şefaat de kolayca anlaşılır. Ahirette de şefaat izni Allah’ın izniyle, Allah’ın izin verdiği kişiler tarafından ve Allah’ın izin verdiklerine karşı kullanılacak. Allah’a itaat etmeyen inkâr ehlinin şefaat talebi kabul edilmeyecek. Şefaat etmek veya edilmek öncelikle O’nun rızasına bağlı.

O zaman bize düşen şefaat izninin verilmesinin hikmetleri üzerine düşünmek. Kur’an’dan ve hadisten hikmetleri sorulduğunda tefrit ve ifrata düşenlerin zannının aksine şefaat izninin içerisinde ne kadar güzel manalar, hayırlar, lütuflar barındırdığı anlaşılacak.

Şefaat izninin Allah’ın izniyle ve Allah’ın razı olduğu kullarına verildiğini ve yine Allah’ın rızasına uygun yaşamaya çalışanların şefaatten istifade edeceğini duyan bir mü’minde oluşması gereken düşünce şudur. Şefaate mazhar olmak için şirkten korunmalıyım bu da Allah’ın emirlerine itaat etmekle olur der. Sonra Allah’ın razı olduğu kullara yakın olmalıyım ki onlardan şefaat isteyebileyim bu da onlara benzemekle olur bu da onlarda olan Allah2ın sevdiği sıfatları kazanmamla olur der.

Şefaat haberini duyan bir mü’min tembelliğe düşmez, bilakis Allah’ın razı olacağı kul olma yolunda cesaretlendirilir. Daha dünyada şefaate mazhar olmaya başlar. Mesela dinde lakayt bir mü’min iyi insanların şefaat edebileceğini duyup onlarla birlikte olmaya başlar. Onların güzel halinden istifade eder. Namaza başlar. Sonra Allah’ın bazı güzel hasletleri elde edene (hafız, şehit, Kur’an okumak vs) şefaat etme ni’metini vereceğini duyan o güzellikleri elde etme konusunda cesaretlenir ve elde edebilir. Dinde lakayt birisinin şefaate nail olma niyetiyle başlayan yolculuğu, şefaat edecek kadar yüksek mertebeler elde etmesiyle sonuçlanabilir.

Şefaat izni verilmesinin bir hikmeti de her amelin değerli olabileceği ders verilerek her vesileyle hayırlı amel işlemeye teşviktir. Mesela bir kurumda uzun sürecek ve ciddi işlemeler yapacak birisi başkalarının günlerce yapamadığı işlemleri, küçük bir iyilik yaparak dost olduğu, o kurumda basit bir görevde çalışan bir arkadaşının yardımıyla(şefaatiyle) kısa zamanda bitirebilir.

Bu örnek en ciddi meselemiz olan iman kurtarma meselemizde de küçük amelin olmadığını her amelin ahirette kurtulmamıza veya zannımızdan çok daha büyük mükâfatlara vesile olabileceğini hatırlatmalı. Nitekim bu manaya işaret eden birçok hadis mevcut. ( köpeğe su veren kötü kadının cennetlik olması gibi )

Hulasa her ahiret meyvesinin tohumları burada ekildiği gibi, şefaat edilme/etme ni’meti de bu dünyadaki amellerimize karşılık verilecek. O yüzden bu nimetten istifade etmek için Allah’ın rızasını elde teme, Allah’ın rızasını elde edenleri takip etme (sünnete uyma), Allah’ın razı olduğunu umduğumuz güzel insanlarla beraber olmaya, dost olmaya çaba sarf etmeliyiz.

Hiç yorum yok: