25 Şubat 2008 Pazartesi

Gönüllü Terlemek

Günah Yazıları 06
Hamama giren terler derler. Bu sözü imtihana giren terler şeklinde de anlayabiliriz. Bu dünya imtihan yeri olduğuna ve bizde imtihan edildiğimize göre mutlaka terleyeceğiz. Allah haberlerimiz ortaya çıkıncaya kadar bizi değişik vesilelerle imtihan edeceğini bildiriyor.( kur’an 47/31). Bir çok ayette bizleri mal ile, evlat ile, fakirlik ile imtihan edeceğini ilan ediyor.

Çok farklı ve ciddi imtihanlardan geçirileceğimiz kısacık dünya hayatında imtihanı en kolay şekilde verip hem dünya da hem ahirette saadete kavuşmanın yolu gönüllü terlemeye talip olmaktan geçiyor. Allah’ın emirlerindeki tatlı külfete katlanmayıp tembelliği seçenler aslında çok daha zor olanı seçmiş oluyorlar. Hem dünya da çok daha fazla terliyorlar hem ahirette ebediyen terleyecekler.

Allah her insana imtihan vesilesi olarak, her biri kâinat değerinde birçok cihaz takmış. Bu cihazları ebedi hayatı kazanmamız için vermiş. En güzeli ve kolayı bu cihazları Allah’ın bize emanet ediş gayesine uygun kullanmak. Çünkü her şey onu yaratan Rabbinin ona yüklediği görevi yapmakla mutlu oluyor. Aksi halde ilk anda mutlu olacağı zannedilse bile hemen ıstırap başlıyor.

Bize emanet edilen cihazları veriliş gayesine uygun kullanmak ilk bakışta nefsin hoşuna gitmese de, sonraları ne gibi hayırlara dönüştüğünü ve ne gibi zararlardan bizi koruduğunu fark ediyoruz. Mesela, sabah namazdan sonra nefsi ikna edip, yatmayıp vakti verimli değerlendirdiğimizde ne kadar mutlu oluyoruz. O kadar seviniyoruz ki artık hep uyanık kalma kararı alıyoruz. Ama ertesi gün uyanık kalamadığımızda hem o sevinçlerden mahrum kalıyor hem bütün günümüzü verimsiz geçiriyoruz.

Merak, endişe, inat, korku gibi ebedi hayatı kazanmak için verilen hisleri yerinde kullanmadığımızda başımıza ne gibi belalar getirdiği malum. Ahireti, kendi geleceğini merak etmeyen insanların, ne kendisine, ne ülkesine, ne ahiretine hiç faydası olmayan dünyanın bir ucunda oynanan oyunu merak ettiğini görüyoruz. Sonunda oralarda aradığı saadeti bulamadığını, ne gibi şahsi, ailevi sorunlarla karşılaştığını her gün haberlerde, gazetelerde işitiyoruz. Ebedi hayatı merak etmesi için verilen cihaz fani dünyanın fani oyunlarıyla nasıl tatmin edilebilir

Nefsimize mağlup olup gönüllü terlemeyi seçmediğimizde hem o an yaşadığımız acılar, akıttığımız terler çok daha fazla oluyor hem her geçen gün o yanlıştan vazgeçmek için akıtmamız gereken ter miktarı artıyor. Sigarayı bırakmak için akıtmamız gereken ter başlamamak için akıtılan terden çok daha fazla. Sigaranın verdiği maddi manevi zararlardan dolayı akıttığımız ter başlamamak için akıtılan terden çok daha fazla.

Ama insan vaktini hayırla doldurmazsa ve günaha yaklaştıran malayani ve lüzumsuz işlerden kendisini korunması da pek mümkün görünmüyor. Bu konuya dikkat çeken bir hadis:


Hasan (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
Kulun bütün düşüncesi âhiret olursa, Allah onun işini derli toplu yapar. Gönlünü zengin kılar. Artık o kimse zengin yatar, zengin kal­kar. Şayet bütün düşüncesi dünya olursa, Allah onun işini dağıtır. Akşam ihtiyaç içinde fakir yatar, ihtiyaç içinde kalkar.

İnsan asıl vazifesi olan kulluk ve şükre devam ederse Allah’ın onları daha bu dünyada da nimetlere kavuşturacağı, eğer bunu yapmazlarsa daha dünyada cezalara çarptıracağı bir çok ayette geçer.

Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Nisa 147

O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik. A’raf 96

Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder. Şura 30

O kâfirlerin dönüş yapmaları ümidiyle, onlara en büyük azaptan önce, dünyada açlık, musîbet, esaret, ölüm gibi peşin bir azap tattıracağız. Secde 21

Ayetlerin de açıkca bildirdiği gibi dünya ve ahirette acılara maruz kalmak istemiyorsak, daimi saadet ve nimetlere kavuşmayı arzuluyorsak en kolayı, en fıtrisi Allah’a iman ve itaat yolunda tatlı tatlı terlemek. Bunun alternatifi acı acı ve neticesiz ve çok daha fazla terlemek.

9 Şubat 2008 Cumartesi

Ateşte Yanmamak


Kur'an da peygamber kıssaları çok yer alır. Bu kıssalarda benzer imtihanlardan geçen insanların halleri anlatılır. En güzel davranışları sergileyen insanlığın şeref kaynağı peygamberler ve kamil insanların örnek ahlakları ders verilir. Böylece bizim de benzer imtihanlarda onları örnek almamız tavsiye edilir. Çünkü onlar bize göre çok daha çetin imtihanlara maruz kalmışlar ve güzel davranışlar sergileyerek daha dünya da binlerce yıl sonraları bile hatırlanır olmuşlar, ahirette ise ebedi saadete kavuşmuşlardır.

Kibir ve gururuna yenilip peygambere kulak vermeyenler ise daha dünyada kötü akıbetlere uğramışlar, ahirette ise ebedi cehennemlikler listesine dahil olmuşlardır.

Allah'ın bize en büyük lütuflarından biri olan Kur'an bize benzer imtihanlardan geçen insanların hallerini haber veriyor. Benzer imtihanlara tabi olan insanların hallerini anlatıyor. Kimlerin nasıl kaybettiğini, kimlerin neler yaparak kazandığını, kaybedenlerin dünyada akıbetlerini, kazananların dünyada akıbetlerini, kaybedenlerin ahiretteki durumunu, kazananların ahiretteki mükafatlarını uzun uzun anlatıyor. Kritik imtihanımız da bu ne büyük kolaylık. Kendimiz ve benzer imtihana alınan hemcinslerimiz hakkında en doğru haberlerin verildiği bu kitaptaki haberlerden mahrum kalmak ne büyük kayıp.

Kur’andaki kıssalara bu gözle baktığımızda yaşadığımız bir çok problemin çözümünü haber veren iretli kıssalar buluruz. Bunlardan birisi Hz. İbrahim'in (as) kıssasıdır. Enbiya suresi 51-73 ayetlerinde anlatılan bu kıssada günümüz dünyevileşen insanlarına dönük çok muazzam ibretler vardır. Ayetlerde haber verildiği gibi, tevhidi ilan ettiği için Hz. İbrahim (as) ateşe atılır. O ise her şeyin Rabbi'nin emrinde olduğunu bildiği için tam bir emniyetle sadece O'na tevekkül eder. O dev ateş yığını içerisinde rivayetlere göre 7 gün kalır ve kendisine sorulduğunda hayatta en mutlu günlerinin ateş içerisinde geçen günler olduğunu söyler.

Hz. İbrahim (as) ateşe atıldığında melekler ve mahlukat Allah’a dua ederler; ” Allah’ım, Senin dostun ateşe atılıyor bize izin ver onu kurtaralım” derler. Allah “ gidin o kuluma sorun eğer sizden yardım isterse ona yardım edin, eğer benden isterse ben ona yardım edeceğim” diye cevap verir. Meleklerin yardım talebine İbrahim (as) “ Hasbünellahu ve ni’mel vekil” (Allah bana yeter; O ne güzel vekildir) demek suretiyle peygambere yakışan bir şekilde sadece Allah’a tevekkül etmiş ve sonrasında Allah Ona ateşi musahhar etmiş, Onu ateşin zararlarından korumuştur.

Bu kıssa bize haber veriyor ki, her şey O’nun emriyle hareket ediyor. O’nun izni olmadan hiçbir sebep, hiçbir sonucu netice veremez. Sonuçları Allah yaratıyor. Ateş tabiatıyla yakmıyor, emir dinliyor. Hep yakıyor görüyorsak hep yak emrini aldığı için yakıyor. Nitekim saatlerce güneşin altında bekleyen sigara kağıdı kadar ince ve nazik yaprakları yakmıyor. Kilometrelerce yükseklerden düşen yağmur tanesi başımızı delmiyor.

Bu kıssa ve örnekler haber veriyor ki kâinatta cari olan kanunlar her an Allah’ın emriyle hareket ediyor. Külli kanunlar konulmuş ve mahlûkat bu kanunlara bırakılmış değil. Her sebep her mahlûka dönük her an emir alıyor. Bazı kulların sui istimaliyle zarar gördüğü sebepler, olaylar Allah’a iltica eden, güzel ameller işleyen başkalarına hizmet edebiliyor.

Sebeplerin abartıldığı, günümüz maddileşen dünyasında, olayların aleyhinde göründüğünde bunalan, engellerin dağlar gibi göründüğünde aşılmaz sanan, dinin emirlerini uygulamanın imkansız olduğunu zanneden insanına bu kıssada muazzam bir tevhid dersi var.

Eğer kul sadece Allah’a tevekkül ederse aleyhinde görünen tüm sebepler ona hiçbir zarar veremezler. Ateşin İbrahim (as) i yakmadığı gibi musibet ateşi, deprem ateşi, ailevi sorunlar ateşi, iş sorunları ateşi, hastalık ateşi onu yakmaz, bunaltmaz hatta ona hizmet edebilir. Allah o sebepleri ona hizmetçi yapar. Çünkü her şey, her an ve her işinde O’ndan emir alır, O’nun emriyle hareket eder. Ve kul Allah’a takva ile iltica ettiğinde Allah her şeyi onun lehine dönüştürür. Tıpkı razı olduğu örnek kulu İbrahim (as) a ateşi nura dönüştürdüğü gibi.