29 Kasım 2007 Perşembe

ÇEYİZİMİZ HAZIR MI ?

Her bir insana fıtraten dünyaya halife olma kabiliyeti verilmiş. Nazarı umumi ve şuuru külli olarak yaratılmış. İnsana tüm kainattaki maddi ve manevi âleme ait âlemlerden numune konulmuş ve tüm kainatın kulluğunu temsil etme, tesbihatına şahitlik etme ve ibadetini Allah'a takdim etme gibi vazifeler verilmiş. Bu itibarla insan hazır zamanı aşıp geçmiş ve geleceğe uzanan, hazır mekanı aşıp manevi âlemleri içeren ve maddi ve cüz'i lezzetleri aşıp manevi ve ulvi lezzetleri tadan, külli bir muhatap.

Ama aynı insana, dar zamana sıkışıp hazır lezzeti isteyen, maddi zevkler peşinde koşan ve cüz'i lezzetleri isteyen nefis konulmuş. Nefis hazır zamandaki bir şeye odaklanma eğiliminde. Mesala dişi ağrıdığında sadece ona odaklanıp onunla meşgul oluyor ve tüm ihtiyacının o acıdan kurtulma olduğunu zannediyor. Oysa insanın sınırsız ihtiyaçları olduğu malum. Kalb başta namaz ibadetle doyurulmayıp yüzü aşık olduğu ebedi alemlere çevrilmezse, maddiyatla iştigal edilip, günahlara dalınıp yüzümüz dünyaya çevrilirse insanda nefis hükmeder. İnsanda nefis hükmederse ihtiyaç denildiğinde nefse ait istekler akla gelir.

Dünyanın cazibesinin arttığı, nazarların dünyevileştiği, nefislerin kalbe galib geldiği günümüzde ihtiyaç denince, derinden bakıldığında hiç de zaruri olmadığı anlaşılacak olan, onsuz da pekâlâ yaşanılabilen nefsin istekleri geliyor. Ve ya sadece dünyaya bakan ihtiyaçlar geliyor.

Mesala evladının manevi ihtiyaçlarını ihmal eden birisi, evladının mutluluğu yanlış yerlerde araması durumunda ve annesinin tasvip edemeyeceği hallere düştüğünde durumu anlayamıyor ve onun için her fedakarlığa katlandım en güzel kıyafetleri aldım, en iyi okullara gönderdim, özel hocalar tuttum, her isteğini yerine getirdim diyor. Buna evladın verdiği cevap düşündürücü, evet her türlü maddi ihtiyaçlarımı karşıladın ama bana daha fazla ihtiyacım olan sevgi, şefkat, samimi dost gibi ihtiyaçlarımı karşılamadın. Maddi imkânlar beni mutlu etmeye yetmedi diyor.

Ve ya İngiltere de yaşanmış ve dergiye yansımış bir olay. Huzur evinde kalan ve her türlü maddi imkânların sağlandığı bir ihtiyar ile yapılan röportajda ihtiyarın ağzından dökülen cümleler: Devlet burada bana her türlü imkânı sağlıyor. Isınmamız, beslenmemiz vs. her türlü ihtiyacımız en güzel şekilde yerine getiriliyor. Ama benim evlatlarım ve torunlarım var onların beni ziyaret etmesine, onlarla konuşmaya hava gibi su gibi muhtacım ama bana bunu devlet sağlayamıyor. Muhtemelen, hiç de zaruri olmadığı halde maddi ihtiyaçları için çalışacağız derken ihmal edilen, bakıcılara veya kreşlere teslim edilen çocuklar büyüyünce benzer gerekçelerle anne babalarını huzurevlerine emanet ediyorlar.

Benzer yanlışı evliliğe hazırlık dönemlerinde de yapıyoruz. Evlilik hazırlığı denince çoğu zaman hiç de zaruri olmayan, sadece insanlar ne der endişesiyle ciddi zaman ve para israfı yapılarak elde edilen eşya akla geliyor. Evlilik tarihi belirlenmiş adaylara veya anne-babalarına sorsak hazırlık nasıl gidiyor diye, verecekleri cevap mutfak gereçlerinin temini veya oturma gurubu seçimi veya çeyiz hazırlıkları olacaktır.

Oysa aile kurulmasında ve ailenin yuvaya dönüşüp beklenen saadeti temin ve devam ettirmesinde maddi eşyadan çok daha fazla manevi çeyizlere ihtiyaç var. Evlenmeyi düşünen veya evladının evlenme çağına geldiğini düşünen anne-baba düğün hazırlığı yapması gerektiğini düşündüğünde öncelikle düşünülmesi gereken evliliğin kurulması ve devamı için vazgeçilmez olan ve maddi eşyadan çok daha önemli olan fedakarlık, sabır, şefkat, evliliğin de imtihan olması vs. konularda ciddi bilgilenmek olmalı.

Mesala, edinilmesi gereken çeyiz, evliliğin zor bir süreç olduğunu gerek eş seçiminde gerek sonrasında verilecek kararlarda ve yaşanılacak olaylarda Allah’ın yardımına muhtaç olduğumuzu hatırlayıp Furkan suresi 74. ayette bize öğretilen “Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap" derler.”mealinde duayı öğrenmek olmalı.

Uzun, zorlu ve heyecanlı süreçte yaşanılan tüm ni’metlerinde, musibetlerinde bir imtihan sebebi olduğunu aslolanın ahiret olduğunu ve Allah’ın teveccühünün tüm dünya nimetlerinin üzerinde gerçek bir saadet olduğunu ve dünya hayatının çok çabuk geçtiğini hatırlatacak Kur’an hakikatlarını düzenli okuma alışkanlığını edinmek olmalı.

Hayırlı bir evlilik yapmak için en güzel hazırlığın, güzel bir yaşam olduğu bilinip, takva dairesinde yaşamak ve bu konuda gayretin arttırılması halinde evliliğin gecikmesinin, daha güzel ve nitelikli evliliği netice vereceğini düşünmek ve ona göre manevi birikimleri artırmak olmalı. Bakara suresinin “Azık edinin ey mü’minler, Bilin ki azığın en hayırlısı takvadır” mealindeki ayeti hatırlanmalı.

Bir ömür birlikte yaşayacakları ve en ciddi imtihan vesilesi olan belki de en fazla hesap verecekleri konu olan eşlerin birbirleriyle ilgili haklarını öğrenmek olmalı.

İki farklı ortamda yetişmiş, farklı kabiliyette ve özelliklere sahip eşler olabileceğini düşünüp farklılıktaki güzellikleri fark edebilecek, yaşanacak meşakkatlerin hem dünya da hem ahirette güzel neticeler verecek imtihan sebebi olduğunu fark edecek basiret ve feraset sahibi olmak için okumalar yapmak olmalı.

Çeyizimiz, anne-babanın evladına bırakacağı en güzel mirasın güzel ahlak olduğu hadisi şerifini unutmayarak güzel ahlak sahibinin hem dünya da hem ahirette pişman olmayacağını hatırlayıp güzel ahlakın kaynağı olan iman ve ibadet konusundaki hassasiyetimizi arttırmak olmalı.

Allah’ın evlilik sonrası nasip etmesini umduğumuz en güzel bir ni’met olan ve ciddi bir imtihan vesilesi olan çocukların eğitiminin daha eş seçiminden başladığını ve sonrasında ciddi bir sabır ve bilgi birikimini gerektirdiğini hatırlayıp o konularda da okumalar yapmak olmalı.

Beraberliğin ve eşe duyulan sevginin kalıcı olması ve sonunda pişmanlığa dönüşmemesi için sevginin Allah rızası için ve O’nun emirleri dahilinde, yani ihlaslı olması gerektiği, ihlasında Allah’a olan iman ve itaatin arttırılmasıyla korunabildiğini hatırlayıp bu konularda çabalarımızı artırmak olmalı.

Gerek evliliği, gerek evlilik hazırlığını maddi ihtiyaçlarla sınırlı gören ve hazırlığı ona hasreden evliliklerin beklenen saadeti temin etmediği gibi ciddi sorunlarla beraber boşanmayla netice verdiğini üzülerek gözlemliyoruz. Gerekli manevi hazırlıkların yapıldığı, maddi hazırlıkların abartılmadığı evliliklerin iki cihan saadetine vesile olacağını, hem hazırlık döneminin, hem evliliğin gerçek lezzetlerin tadıldığı dünya cennetine döneceği aşikâr.

Böylece, birkaç maddi ihtiyacı karşılayım derken kalb ve ruhun sayısız ihtiyaçları ihmal edilmiş olmaz. Çok heyecanlı geçen hazırlık dönemi, ebede uzanan tüm ihtiyaçların teminine vesile kılınmış olur. Dünya ve ahirette hatırlanıldığında insana lezzet veren en güzel azıkların temin edildiği dönem olur.

Hiç yorum yok: